İşlerin sürekli aksadığı, sarktığı, geciktiği ya da tekrar be tekrar aynı hataların yapıldığı durumların tamamına irade boşluğunun sebep olduğunu görüyorum.
TDK’ya göre irade; bir şeyi yapıp yapmamaya karar verme gücü, istenç.
İrade boşluğunu; yetki ve sorumlulukların muğlaklaşması, yapılıyormuş gibi görünen ama aslında hiç yapılmayan onlarca işin arada kaynaması, gücü yetenin yetenin gücü yetene işini yaptırması, işlerin farklı kişiler tarafından tekrar yapılması olarak tarif ediyorum.
İrade boşluğunun olduğu yerde bozulma ve çürüme başlıyor.
Şirketlerde irade boşluğuna sebep olduğunu düşündüğüm faktörleri şöyle sıralayabilirim:
Patronun bizzat kendisi
Patronun yönetme, hakim olma, tüm kararlara müdahil olma istek ve iştahı, şirketin büyümesi karşısında çaresiz kalıyor. İşlerin büyümesi, problemlerin çeşitlenmesi ile Patron artık şirketi yönetemez hale geliyor. İşleri yönettiğini zannetse de, işlere yeterince zaman ayıramaması, üstünkörü bilgilerle karar vermesi, kimi zaman işleri baştan savması nedeniyle gecikmelere, işlerin hesapsız, acele ve hatalı yapılmasına bizzat kendisi sebep oluyor.
Personelin kapasitesinin yetersiz kalması
Şirketin büyümesiyle beraber eskiden beri çalışan Ayşe Hanım, Mehmet Usta, Osman abi'ler yeni işleri yüklenip, sorumluluk alıyorlar. Osman abi gecesini gündüzüne katıp, mesai mefhumu gözetmeden, cansiperane çalışarak yeni işlerin üstesinden gelmeye çalışsa da yetemiyor aslında. Osman abiye destek olacak, işlerini hafifletecek, zamanın getirdiği yenilikleri öğrenip işe uygulayacak yeni elemanlar da bir türlü işe alınmıyorlar. İşe alınsalar bile şirkete/işe tutunamıyorlar. Bu kısır döngü neticesinde işler yürüyor gibi görünse de aksamalar, sarkmalar, yanlış yapmalar âdiyattan oluyor.
Knowhow yetersizliği
Bu sebep önceki maddenin tamamlayıcısı aslında. Büyüme yeni problemleri, yeni problemler yeni yöntem ihtiyaçlarını beraberinde getiriyor. Yeni yöntemlerin şirkete kazandırılması, çalışanların eğitimi ya da dışarıdan nitelikli eleman istihdamı ile mümkün oluyor. Büyüme sürecinde her ikisi de şirkete kazandırılmadıysa işler mevcut çalışanların bildikleri yöntemlerle (ya da tabiri caizse karadüzen bi şekilde) yapılmaya devam ediyor.
Planlama ve koordinasyon kıtlığı Türk Tipi Yönetim biçimi diye bir şey tanımlanacak olsam, ilk maddesine sıfır planlama ve koordinasyon yazardım. Planlama ve koordinasyonun yapılmaması ya da yapılamaması sorumlulukları muğlaklaştırıp, tekrar eden ya da yapılmayan işlerin kaynamasına sebep oluyor. Planlama ve koordinasyonun olmadığını kendinizi hindistan trafiğinde hissettiğinizden anlayabiliyorsunuz.
Tek kişiye hesap verme Kurumsallık tanımının mihenk taşını hesap verebilirlik olarak tarif ederdim. Hesap verebilirlikle, bölümlerin ve kişilerin aynı hedefe koşan ekibin bir üyesi olma sorumluluğuyla birbirlerine hesap vermelerini kastediyorum. Hesap sadece patrona verildiğinde, patron unutuyor, çalışan unutuyor ya da unutturuyor, işler aksıyor, savsaklanıyor, hatalar tekrar ediyor…
Kapak Fotoğrafı: Pexels- Francesco Paggiaro
Blog yazılarımızdan haberdar olmak için bültenimize üye olabilirsiniz.
コメント